16 Mayıs 2013 Perşembe


Burak ..
Hiç tanımıyorum seni çocuk. İlk kez Pazar gecesi gördüm fotoğrafını. Esmer bir genç işte. Her gün sokakta görebileceğin.
Kara yağız ..

Hiç tanımıyorum seni çocuk. Ama kim bilir kaç kez omuz omuza yaptık ? Kaç kez aynı anda başımızı ellerimizin arasına alıp kaldık
öylece. Belki de yan yanaydık Kadıköy’ de gazdan göz gözü görmezken .. Kim bilir belki caddede sarmaş dolaştık 17’ de 16
zaferinde ..


Çok sevdik çooookkkk, diye bağırdık defalarca .. Sevdamıza kimse engel olamaz .. Belki ters baktın bana ne bileyim bir maç öncesi? Belki yolda sohbet ettik, abi bu maçta Stoch oynamaz mı diye.. Sensiiizzz haaayaat dedin sen.. Sensiiizzz hayaaat dedim ben .. Ne çok maçta tek yürek olduk birbirimizi hiiiç tanımadan.. Kuyt’ la beraber koştuk, direkten birlikte döndük Baroni vurduğunda..

Amsterdam düşü kurdun mu çocuk sen? Ben gitmeyecektim biliyor musun ? Totem işte. Anlarsın.. Seni hiç tanımıyorum be çocuk .. Ömrümde görmedim. Belki de hiç tanımayacaktım. Ama iki gecedir gözümün önünden gitmiyorsun hiç..

Boynunda kaşkol.. Gözlerin çakmak çakmak.. Hani şu güzel kızcağızın unutamam dediği gözlerin..

Belki göz göze geldik Yoğurtçu Parkı'nda siz kalabalık
geçerken ..Belki turnikede birbirimizi ittik. Mevzumuz olduysa affet.
Seni hiç tanımıyordum ben çocuk be. Vallahi ..

Artık çok iyi tanıyorum. Sen bundan sonra her maç sahadasın benim için. 11 çubuklunun formanın.. Tam da göğsündeki armada .. Bundan sonra her maç tribündesin benim için .. Ama hiç maça gidesimiz kalmadı be çocuk..

Ben seni hiç tanımıyorum ama çok yaktın canımı be. İnsanlığımızdan utandık. Senle birlikte ne kadar iyi duygumuz varsa gitti sanki.

Hayat ne acımasız be çocuk. Parçalı formalı çocuk, arkadaşıyla biraz erken vedalaşsa tanımayacaktım seni. Tanımasaydık keşke.. Sola dönüp gitseydin.. Hiç bilmeseydik kim olduğunu..

Yine ondan geriye saysaydık saat tam 7’ de. Aynı anda, birbirimizi hiç bilmeden.. Şimdi kime kızsak bilemiyoruz.

O hain bıçağa mı, senle aynı yaştaki çocuğa bıçak taşıtana
mı ? Sisteme mi, yöneticilere mi ? Televizyonun kan emicilerine
mi ? Kendimize mi yoksa ? Her birimize tek tek.. Ne kadar kızsak günler geçecek hayat bize sürecek be çocuk..

Her maç sonu dönüşünü pencerede bekleyen biri hiç unutmayacak ama .. Bir de birlikte huzur evine gitme planı yaptığın kızcağız.. Saçları bir günde ağaran bir adam..

Affet bizi çocuk.. Seni o bıçağa sürüklerken her ne yaptıysak, affet .. Seni unutacağımız her saniye için, affet.. Canını verdin sevdamıza.. Hakkını helal et..

Şunu bil ki;
Her okul açıkta bir yerdesin
Bundan sonra sen de bize Leftersin.
Gözümüzden yüreğimize akan yaş,
Kara topraklarda bir Fenersin...

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Vurulduk Ey Halkım..

Ülkeyi ne hale soktunuz, allah sizin ve yandaşlarınızın belasını versin. Eğitim, yargı, ekonomi, inanç, düşünce özgürlüğü gibi ne kadar değer varsa katlettiniz. Hala ve hala bunlara destek veren örümcek beyinleri anlamakta güçlük çekiyorum. Neyin peşindesiniz? Yazıklar olsun bu millete, değer yargılarına, insanlığına.. Cumhuriyetmiş, adaletmiş, eşitlikmiş, düşünce ve inanç özgürlüğüymüş, laik antiemparyalist bir Türkiye'ymiş.. Yediğime içtiğime karışılır, inancıma karışılır, damla ile verilip hortum ile alınır, millet sınıflandırılıp ötekileştirilir.. Çok değil bundan 15-20 yıl sonra bir Bangladeş'den, Haiti'den, Suriye'den bir farkın kalmayacak.. Değer yargıları uyutularak elinden alınmış, sesini çıkarmaya korkar olmuş bir milletin ferdi olmaktan utanıyorum. Kimse bana Atatürkçülük'ten, Cumhuriyet'ten, Medeniyet'ten, Eşitlik, Hak, Adalet, ve Özgürlük'ten bahsetmesin. O dönem 1938'de sona erdi. Kan konuşulur oldu, daha çok mal mülk.. Gençler iphone nun, tabletin, cigaranın, "karının kızın" peşinde. İnsanlık nedir, saflık nedir, yardımlaşma nedir bir haber olduk. İşin kötüsü de bugüne razıyken dün ü arar olduk; yarına ise tahammülümüz yok artık. Uğur Mumcu'lar, Nazım Hikmet'ler yok artık.. ( Vurulduk Ey Halkım.. ) Övünün !

3 Mayıs 2013 Cuma

Ali Desidero

Mükemmel bir can sıkıntısı içindeyiz moruklar, kışın daha da geriliyoruz farkında mısınız? Zamlar, ırkçılar, faşistler, vergiler, metrobüs, ev kirası, bir boka yaramayan kitapların çoğalması, komşuların dedikoduları, mahallede gecenin 11'ine kadar top oynayan veletler... hiçbiri bitmiyor, gerilmemek elde değil. Yemek yemek ve su içmek dışında mutlu olamıyor insan.. Neden mutlu değiliz moruklar? Her şey iyi olabilirdi, birkaçı iyi olabilirdi. En azından dedikodu bitmeliydi... kulaklarımıza bir şey gelmese... Eskiden daha iyiydi ama, güzel müzikler vardı, güzel teyzeler... oyunlar falan, iyi ahbaplar vardı. Süheyl ve behzatın abdulkadir şarkısı bile şimdiki şarkıların yanında kraldı kanımca, ne şarkıydı ama.. sonra ali desidero vardı...

"Akil" Adamlar


Geçtiğimiz günlerde Kırşehir iline giden akil adamların gizli kapaklı 600 polis korumasında halktan tamamen kopuk, sadece süreci destekleyenlerin çağrıldığı, listede adı olmayanların toplantıya alınmadığı bir gün geçirdikleri öğrenildi. Kırşehir yerleşim merkezinin oldukça uzağında tenha bir alanda bulunan Makissos Termal Otel'de yapılan toplantının 3 halka polis korumasında yapıldığı, Kırşehir Barosu temsilcisi ile Atatürkçü Düşünce Derneği temsilcisinin listede adlarının olmaması nedeniyle toplantıya alınmadığı edinilen bilgiler arasında. Daha vahimi toplantıya katılacaklara bir gün önceden sorulacak sorular verilmiş ve belirlenmiş bu sorular dışında soru sorulması yasaklanmış. Halktan kopuk ve süreci destekleyenlerden başka kimsenin alınmadığı toplantı dışında akil adamların hiçbir şekilde halkla temasının sağlanmadığı, önceden belirlenmiş ve süreci destekleyen sivil toplum örgütleri ile adeta tiyatral bir kaç görüşmeden sonra akil adamlar Kırşehir'den ayrılmışlar. Güya amaçları halka süreç hakkında bilgi vermek olan akil adamların halkın 600 polis ile engellendiği Kırşehir gündemi olaysız (!!!) bitmiş. Kırşehir halkının akil adamlarının illerinde olduğunu basından öğrendikleri, akil adamların neden Kırşehir halkına değil de sadece a-kepe ve bdp'li partililere ve a-kepe yandaşı sivil toplum örgütüne hitap ettiklerini merak ettikleri öğrenildi. Akil adamalar Kırşehir'de adeta kendileri çalıp kendileri oynamıştır. İşte olaysız Kırşehir a-kil adamları ziyaretinin iç yüzü...

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Sen beni de Fazıl Say


Tamam şimdi tescillendi mi? Yani Fazıl Say "toplumun bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılamak" suçunu işledi mi? Cezasını da aldı mı 10 ay hapis olarak?
Tamam şimdi rahatladınız mı peki? Dindar Müslümanlara soruyorum, huzur buldunuz mu arkadaşlar? Dini değerleriniz, bir Hayyam dörtlüğü paylaşımının bir daha paylaşılması suretiyle aşağılanmış meğer, mahkemeyle tescillendi işte, peki şimdi dini değerleriniz kendini yüceltilmiş hissediyor mu? 


Hükmün ayrıntısı önemli değil biliyor musunuz? Yani yok bir daha tekrar ederse şu olacak, yok şu yok bu... Bunlar koskocaman bir hikaye, bunu biliyorsunuz değil mi?

Öyle kallavi bir mesaj verdiler ki, bu kadar olur.
İnanç söz konusu olduğunda ağzınızı açmayacaksınız! Ya bizim istediğimiz gibi sadece övmek için biat için açacaksınız ya da susacaksınız! Eleştirmek yok! Sorgulamak yok! İroni yok! Dimiz de dinimiz!
Anladık mı bunları? Aldık kabul ettik mi? 
Tamam şimdi benim gibi "Sen Beni de Fazıl Say" diyenleri ne yapacaksınız? Susalım mı hepimiz, ne yapalım bir söyleyin. Aman dinimiz eleştirildi, aman kutsalımız kutsal kabul edilmedi, aman bizim sayımız çok fazla olduğu için bizim inandığımız her şey doğrudur o yüzden herkes buna uymalıdır uymayan da uysun uyusun ya gitsin ya ölsün ya da hapsedelim… Laf laf laf... Ne olacak peki? 
İnançsızlık ve İfade Özgürlüğü artık yan yana gelemeyecek. Bu devasa bir mesaj ve devasa haksızlık. İfade özgürlüğünün beyin ölümü, düşünce özgürlüğünün gaspı… Başka da bir şey değil.
Gurur duyun.

Deniz'lerin Dalgası

Onlar Türkiye'nin Geleceğiydi
Dün Deniz ve arkadaşlarının idamını onaylayanlar bugün Deniz'in gelmek istediği yere geldiler ve suratları bir nebzede olsun kızarmadan hataydı yanlış yaptık diyorlar..Türk Kürt kardeştir demişti ölmeden önce ! Bugün çok mu farklı bir durumdayız? Bizi birbirimize düşman edenler yine içimizde.. Amerika elini üzerimizden çekmiyor manevi bir bağımsızlığa sahibiz bu doğru ama hala dış borçlarımız ıvırımız zıvırımız var. Her demli çay içişimde aklımın ucundan geçer desem yalan olmaz. Bugün hala okulumda, çevremde düşüncelerimi özgürce ifade edemiyorum, savunduklarımın arkasından gidemiyorum, düşüncelerimizin içine işlemiş bu bencillik. Ve o dönemin bu günkü bencillerinin söylediği acı bir söz ''Keşke olmasaydı yanlış yaptık''.. Benim için sizin en büyük yanlışınız bu devleti yönetmeye çalışıyor olmaktı.. Adamın birisi 6 yaşındaki kız çocuğuna şerefsizce tecavüz eder 10 sene yatar çıkar. Ama bir Deniz, bir Yusuf, bir Hüseyin devrimi savunduğu için, geleceğe güzel şeyler bırakabilmek için uğraştığında dar ağacına götürülüyor.. !!! Tarihin tekerrür etmesi ibretlik bir durum olmaktan çok laçkalaşmış yöneticilerin vurdum duymazlığındandır..