15 Temmuz 2013 Pazartesi

Mutludur o; mutlu olmasa duramazdı, gelirdi

İstanbul'da büyümek böyledir, şehir sana orospuluğu, orospular adam olmayı öğretir, sonrasında aristokrat yosmalarla sevişirsin, eninde sonunda bekaretini yitirdiğin yerde intihar edersin, ölürken de gözyaşlarını anlamaz kimse öyle ya! erkeksin.


Çocukken ruj izleri olurdu yanaklarımda, öyle sevimliydim ki. Ergenliğimde ten kokuları sindi avuçlarıma öyle yakışıklıydım ki. Şimdiyi sorma hayatın ortasında faili meçhulun çizgisi ya da herkes kadar biraz ölüyüm, sevişirken. Diğerlerinden farklı, huzurlu gibiyim, mezarlıkları gezerken. Kimse racon kesemez buralarda, çevremden yakın dostlara sahibim. Belki bu yüzden aşktan gidene ağlayamam, nasıl ağlarım ki gözyaşlarımı bu topraklarda yitirdim.

Sadık değilim, acılarıma ihanet ederim. Kısaca güven duyulmaz bana, bir gülümsemeye efkarı terk ederim. Sonrasında çarpı iki. Başkasının uykusuna ortak olurum, acılarını solurum, o benim yerime ağlar ben onun yerine ölürüm. Devamında makyajını tazeler ve gider. Kimsenin ismini hatırlayamam ya da gözlerinin rengini, nereden gelmişti ne kadar zaman ülkemi işgal etti. İz bırakmaz, kazır her giden parmak izini. Tehlikedir bir cinayette yakalanma ihtimali.

Sabahları yalnız uyanıyorsa insan, bir şeyler mutlaka eksiktir. Yani bende bir çoğu gibi eksik uyanırım, tanımadığım insanlarla kahvaltı yapar eksiğimi tamamlarım. En zoru, ikiye bölünmektir. Bir yanın gidene aitken öbür yanını mantığının terk etmesi. Sonrasında oto boka ağlarsın. Kimse anlamaz yine seni, ayıplar, yakıştırmaz. öyle ya! adamsın.

Şimdi sen benden gidiyorsun ya... şimdi herkes sen... düşlerinde kahraman var mıydı sevişirken.

Neyse, önemli değil. Artık herkes çıplak, herkesin teninde toprak kokusu. Gözlerindeki bulut ne vakit fırtınaya dönüşüp okyanus oldu. Kalemi kömürden bir katiptim ben. Yangın sonrası parmak izlerini silen. İndirim sepetinde en çok tüketilen. Tasması olmayan bir sokak iti işte, biliyorum delice ama her kurulan cümle bir bilmece, bilmecenin çözümü parçaladığın resimlerde...

İşin komik yanı beni anlamadığını biliyorum, bilmediğim, neden seni sevmeye devam ettiğim ya da neden senden vazgeçemediğim. Senaryosunu ben yazmadım bu filmin, aslında renkli olması gerekirdi bütçe yetmedi. Siyah beyaz ayrıntılarda klasik deniz kenarı öpüşme sahneleri, biraz ihtiras, biraz ihanet , birazda musiki eşliğinde fasıl muhabbet olmalıydı, olmadı. Şimdi seninle yaşanan her ayrıntı, gecenin bir vakti yolcu etmek istediğim şarhoş bir misafir gibi. Gidiyor işte dedikçe sarılıp tekrar tekrar öpen, geç oldu desende dinlemeyen. Üzerimde kadın olanın anlayacağı bir koku bıraktın. Eski bir adrese, geçerken uğradım demek artık imkansın, çünkü, bir erkek kırılmışsa, bir erkek yangınsa, bir erkeğin aklında dün varsa, kadın olan almaz yatağına. O ki gidicektin, anlamadığım kokunla giderken niye beni fişledin..

Hep olduğu gibi susacaksın, konuşmayacaksın dimi... peki.

2 yorum: