15 Kasım 2013 Cuma

Çocukları kirletmeyin !

Çocuklar oyun oynuyorlar... Alevi,Sünni, Hristiyan, Musevi, siyah, beyaz, kızıl, zengin, fakir, Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Alman, İspanyol, Arap,... Henüz bilmiyorlar... Bilmiyorlar ki, büyüdükçe büyükler onlara farklılıklarını öğretecekler... Bilmiyorlar ki bu farklılıklar, büyüdüklerinde arkadaşlıklarının bile önüne geçecek...

İnsan yerleşik düzene geçti, veraset sistemini yarattı, sınırlar çizdi, sınırları korumak için silahlar üretti ve yine sınırları korumak için silahları kullandı... Tarihe kan, savaş, acı silinmez izlerini bıraktı...

Çocuklar silahların gölgesinde korkuyla büyüyerek silahları kullanmayı öğrendi. İntikamı tanıdı. Bugün savaşan nesilleri, gördüklerini, onlara verilenleri taşıdı ve işte bugünkü dünyayı yarattı. Milyonlarca insan niye öldüğünü bile anlamadı ve ölmeye devam ediyor.

Aynı toprakların çocuğu olmamak ne mümkün aynı yerkürenin üzerinde, aynı gökyüzünün altında yaşarken. Denedim. Anlamaya çalıştım. Anlayamadım... Farklılıkların neden sorun olduğunu anlatamadılar ya da ben anlamadım.

Zengin fakiri hor gördü, fakir zengini suçluyor. Kapalı açığı, açık kapalıyı küçümsüyor. Kadın erkeğe, erkek kadına kızıyor. Oysa hepsi çocukken saklambaç, yerden yüksek oynuyor. Hem de hep birlikte, hem de paylaşarak. Ta ki öğrenene kadar. Tıpkı yaşamda neyi yapabilip, neyi yapamayacaklarını öğrendikleri gibi.

Ayrışa ayrışa, gruplaşa gruplaşa parçalara bölündük. Dinler, uluslar derken; neredeyse dernek düzeyinde ayrıştık. Futbola bile kanı karıştırdık. Tribünleri tek renge boğduk.

Nasıl bir paradokstur ki, her oluşum daha iyi dünyayı vaat etti. Kemale ermek, cennete gitmek, yontulmuş taş, aydınlanma, nirvanaya ulaşmak..... Dinler, öğretiler aynı evin farklı pencereleri değil miydi oysa? Ben mi çok saftım.

Kemalist, nurcu, mason, laik, muhafazakar, liberal,komünist, ocu, bucu, şucu ve yüzlercesi hepsinden önce insan değil miydik? Hepsinden önce insan değil miyiz?

Kimliği, etiketleri ne olursa olsun ölen insan,doğan insan... Ve her birimizin hayali daha güzel bir dünya, iyi bir hayat, ... Hepimizin hayalleri yok mu? Ne zaman uyanacaksınız... İstanbul’da, Diyarbakır’da, İsrail’de, Filistin’de, Uganda’da, Hindistan’da, aynı gökyüzünün altında ölen bir çocuk, her şeyden önce çocuk.

Sürü psikolojisinde yetişen nesiller, uyutulan toplumlar ve nihayetinde günlük hayatın içinde kaybolan ruhlar o kadar kolay malzeme ki... Bugün kendi içimizde, kendimizle kavga ederken, dışarıda kavga edecek sey bulmuşuz çok mu?

Aradığımız mı ne? Sevmek ve sevilmek. Değerli olduğumuzu hissetmek. Sevmek, paylaşmak, sarılmak,... İyiye ve güzele bakmakta inat etmek....

İnadına, ekmeğini tanımadan birbiriyle paylaşan çocukları örnek almak. Şu an bana saf, enayi gözüyle bakanlara gelince evet saflık ve enayilik buysa gurur duyuyorum. Şu an elimde duran Mesnevi’ye sarılıyorum.

‘Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.’

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder